
İspanya, Yunanistan ve Portekiz gibi önemli zeytin üreticisi ülkelerdeki kuraklık verimi düşürdü, Xylella Fastidiosa hastalığı dünya çapında binlerce zeytin ağacını öldürdü ve zeytinyağında taklit-tağşiş vakaları hızla arttı.
Tüm bunlar üreticiler, perakendeciler ve nihayetinde tüketiciler için fiyatlarda keskin bir artışa yol açtı. Aslında, değişim o kadar hızlıydı ki, tüketiciler zeytinyağından tamamen uzaklaşmaya ve daha ucuz sebze ve tohum alternatiflerine yönelmeye başladı. Ancak, yetiştirme koşulları iyileştikçe zeytinyağı endüstrisi için işler iyiye gidiyor.
Foodnavigator.com’daki habere göre zeytinyağı devi Filippo Berio’nun Pazarlama Müdürü Lisa Mullins, “2022/23 ve 2023/24 döneminde, 2 yıl boyunca kronik olarak düşük hasatlar yaşadık. 2024/25 sezonu hasadı ise bereketli geçti” dedi.
Ancak Avrupa Komisyonu’na göre, mevcut 2024/25 sezonundaki zeytinyağı üretimi, önceki iki sezondaki düşüşlerin ardında önemli ölçüde toparlandı ve 3,37 milyon tona ulaştı. Bu, önceki sezona göre %3,64’lük bir artışı temsil ediyor ve aynı zamanda son beş yılın ortalamasının %12 üzerinde.
Bu, üreticiler ve tüketiciler için iyi bir haber olsa da, hava koşullarının iyi olmaya devam edeceğinin garantisi yok. Sonuç olarak, zeytinyağı tedarikçileri ve üreticileri, kuraklık, hastalık ve doğanın karşısına çıkarabileceği diğer zorlukların etkilerine karşı sektörü geleceğe hazırlamak için yenilikler geliştiriyor.
Zeytinyağını geleceğe hazırlamakZeytinyağı, ülkemiz dahil bölge ekonomileri için olmazsa olmaz, yüksek değerli bir metadır ve dünya çapında sevilmektedir. Fakat bunun da ötesinde, üretildiği bölgelerin kültürel mirasının önemli bir parçası olarak kabul edilmektedir. Zeytinyağı üreticisi Salov Spa’nın sürdürülebilirlik koordinatörü Gioia Giacobazzi, “Bu güzelliğe sahip çıkmak zorundayız” dedi. Bunu yapmanın temel yollarından biri de yetiştirildikleri çevreyi korumak.
Filippo Berio’dan Mullins, “Zeytinyağı üretiminin tarımsal aşamasında sürdürülebilirlik girişimlerine çok zaman ve emek harcıyoruz. Toskana’daki zeytinliklerimiz, yeni fikirler araştırabileceğimiz açık hava laboratuvarları” dedi.
Filippo Berio, tam da bu laboratuvarlarda, Xylella Fastidiosa’yı yayan böcek olan tükürük böceklerini, korulara örtü otu ekerek engelleyebileceklerini keşfetti. Mullins, “Doğayla başa çıkmak için doğayı kullanıyoruz. Bu, bir sorunla başa çıkmanın gerçekten sürdürülebilir bir yolu” dedi.
Ayrıca, Xylella Fastidiosa’ya karşı doğal olarak dirençli oldukları tespit edilen ve tedarikçiler tarafından yeniden dikilen miras zeytin çeşitleri de mevcut. Bazı böcekler korularda hoş karşılanmasa da, koruların etrafına serpiştirilmiş küçük ahşap evler sayesinde çoğu, kuşlar ve diğer yaban hayatıyla birlikte aktif olarak teşvik ediliyor.
Bunun yanı sıra, birçok zeytinyağı üreticisi enerji, su ve atık kullanımını azaltıyor. Ayrıca, geri dönüştürülmüş hammaddeler lehine, işlenmemiş malzeme kullanımını da azaltıyor. Filippo Berio’dan Mullins, “Camımızın yüzde altmışı geri dönüştürülüyor, PET plastiğimizin %50’si veya %100’ü geri dönüştürülüyor. Tüm kağıtlarımız, tepsilerimiz ve etiketlerimiz geri dönüştürülüyor ve tüm shrink wrap’lerimiz geri dönüştürülebilir” dedi.
Zeytin ağaçlarının faydasıTüm bunların yanı sıra, zeytin ağaçlarının tek başına sağladığı birçok fayda vardır. Zeytin ağaçları karbon tutucudur, yani karbondioksiti emer ve depolar. Dünya genelinde 10,5 milyon hektarlık bir alana yayılan zeytinlikler, atmosferden yılda potansiyel olarak 47 milyon ton karbondioksit uzaklaştırabilir (Uluslararası Zeytin Konseyi).
Zeytin ağaçları ağırlıklı olarak rüzgarla tozlaşır, yani rüzgar polenleri bir çiçekten diğerine taşır. Hatta kendi kendine tozlaşan, yani başka bir ağaçtan polene ihtiyaç duymadan meyve veren bazı çeşitleri bile vardır. Bu, onları biyolojik çeşitlilik kaybı tehdidine karşı dirençli kılar. Zeytin ağacının yan ürünleri, örneğin zeytinyağının sıkılmasından kalan zeytin posası, diğer endüstrilere satılabilir ve hammadde olarak kullanılabilir. Ayrıca, ağaçların kendileri için toprağı zenginleştirmek amacıyla da kullanılabilir. Zeytinyağı endüstrisi en zorlu dönemlerinden birinden çıkarken, toparlanmasını sağlamak ve geleceğini güvence altına almak için dayanıklılık ve inovasyonun hayati önem taşıdığı açıktır.